Bagratuniler, Bagratlılar hanedanı
Makale: Özhan Öztürk
Tao-Klarjeti (Ermenice Tayk; Artvin ve civarı) MÖ 4. yüzyılda I. Pharnavaz tarafından kurulan İber krallığının egemenliğine girmişse de Gürcü-Ermeni rekabeti sırasında pek çok kez el değiştirmiş, MS 7. yüzyılda Arap orduları tarafından işgal edilip, yağmalanmıştır.[1]
MS 813’de Bizans hükümranlığını tanıyan ve küropolat ünvanını alan Gürcü eristavı Bagratlı I. Aşot, Arap işgaline direnmesi ile bölgede yarı bağımsız bir yönetim ortaya çıkmıştır. Gürcü soylusu Adarnase’nin oğlu olan Aşot, Ardanuç kalesini onartarak kendini Klarjeti dükü ilan etmiş, Tao topraklarını ele geçirdikten sonra Kola (Göle), Artani (Ardanuç), Javakheti (Ahilkelek) ve Şavşat’ı Araplardan kurtarmışsa da İberya’nın merkezini (Şida Kartli) ele geçirme teşebbüsü Araplarca engellenmiştir. 818’de Araplar, Aşot’u prens olarak tanımak zorunda kalmışlarsa da 827/28’de İrminiye valisi olarak atanan Halid bin Yezid döneminde Bagratlılar artan Arap gücü karşısında gerilemek zorunda kalmıştır. 830’da öldüğü sanılan Aşot’un Bagrat, Adarnase ve Guaram adlı 3 oğlu olmuş, bir kızı ise Abhaz prensi II. Theodosius evlenmiştir[2].
I. Bagrat 830-860 arasında küropolat ve İber prensi olarak Tao ve Kola’da hüküm sürmüşse de[3] topraklarını korumak için Tiflis Arap Emirliği‘nin yanısıra Egrisi (Lazika), Kaheti prensleriyle amansız bir mücadeleye girişmiştir. MS 842’de halifeye isyan eden isyan eden asi Tiflis emiri Sahak bin İsmail üzerine Muhammad bin Halid’in düzenlediği sefere destek verdiği için Araplarca İber prensi olarak tanınmıştır. Bagrat, 853’de halifenin emriyle Sahak üzerine sefer düzenleyerek Tiflis’i ele geçiren Türk Buğa adlı generale destek vermiş hatta kısa bir süre için Şida Kartli’yi ele geçirmise de Abbâsîler tarafından bölgeden çıkarılmıştır. I. Bagrat Ermeni prensi VIII. Smbat’ın kızı ile evlenmiş, çiftin sırasıyla David, Adarnase ve Aşot adlı 3 oğulları olmuştur.
I. David 876-881 arasında Bagrat prensi ve küropolat olmuş, 881’de Arsiyan dağlarının doğusunu yöneten amcası Guaram Mampali’nin oğlu Nasra tarafından öldürülmüştür.
I. Gurgen, I. Adarnase’nin büyük olup, 881-891 yılları arasında Bagrat prensi ve küroplat olmuştur. Ermeni prensi VIII. Smbat’ın kızı ile evlenenmiş Adarnase ve Aşot Kuhi adlı 2 oğulları doğmuştur.
IV. Adarnase I. David’in oğlu olup, Bagratlılar hanedanının Tao Klarjeti dışında İberya’da egemenlik kurduğu için İber kralı unvanını alan ilk üyesidir. MS 890’larda Halifenin Ermeniye valisi Diyarbakırlı Ahmed bin İsa’ya karşı Ermenilerle ittifak yaparak mücadele etmişlerdir. Abhazya kralı III. Konstantine, Şida Kartli için Adarnase, Gogarane için Smbat ile rekabete girişmiş, Adarnase Abhaz prensi esir etmişse de sonradan serbest bırakmış, Bagrat ve Ermeni yöneticilerinin araları zamanla açılırken güç dengeleri tersine dönmüştür. Abhazlar 904’de Şida Kartli’ye hâkim olurken, Azerbaycan’ın İranlı Sacid hanedanından Yusuf, Smbat’ı 914’de öldürmüştür. Adarnase, Erzurum’un Penek köyünde Bana manastırını inşa ettirerek buraya bir piskopos atamış olup, adı bilinmeyen karısından David, Aşot, Bagrat Magistros, Sumbat adlı 4 oğlu ve Abhaz prensi III. Konstantine ile evlenen bir kızı olmuştur[4].
II. David 923-937 arasında hüküm sürmüş olup, Şida Kartli‘nin önemli bölü Abhazlar tarafından ele geçirilmekle birlikte kral ünvanını taşımış olup, Konstantinos Porphyrogennetos’un “De Administrando Imperio” adlı eserinde de magistros (kral) olarak anıldığı görülmektedir. David’in çocuğu olmadığı için ölümünden sonra yerine kardeşi Sumbat geçmiştir.
I. Sumbat, IV. Adarnase’nin en küçük oğlu olup, İberya toprakları elden çıktığı için sadece Tao-Klarjeti’de hüküm sürmüş, 954’de Bizans tarafından küropolat olarak tanınmış, İşhan ve Dolishana manastırlarını inşa ettirmiş[5] Bagrat ve Adarnase adlı 2 oğlu olmuştur.
II. Bagrat, 958-994 tarihleri arasında hüküm sürmesine karşın Tao dışında egemen olamamış bu yüzden babası gibi küropolat ünvanıyla ödüllendirilmemiş, Gurgen ve Sumbat adlı 2 oğlu olmuştur.
II. Gurgen, 994-1008 arasında hüküm sürmüş, Abhaz kralı II. George’un kızıyla evlenmiş, egemenlik sınırlarını genişleterek kendini İber kralı ilan ederken magistros ünvanı Bizans imparatoru II. Basil tarafından da tanınmıştır. Gurgen’in ölümünü ardından yerine geçen oğlu Bagrat dayısı III. Theodosius’un da yerine geçerek Abhazya kralı da olmuş böylece birleşik Gürcü krallığına giden yolda ilk adım atılmıştır.
III. Bagrat, 978’de Abhaz, 1008’de Gürcü olarak tahta çıkarak iki ülkeyi birleştirmiş, Abhazya, Egrisi, İmereti, Svaneti, Raça Leçkumi, Kartli, Guria, Acara, Tao, Klarjeti, Meşketi ve Javaketi’de hüküm sürmüş bu topraklar onun döneminden itibaren Sakartvelo “tüm Gürcistan” adıyla anılmıştır. Bagrat, henüz hâkim olmadığı Doğu Gürcistan’da yer alan Kaheti prensliği üzerinde de hak iddia ederek sıkı bir diplomasi savaşı sonunda 1010 yılında burayı da krallığına ilhak etmeyi başarmıştır. Kürt emirliği Şeddadilerin yöneticisi Muhammed bin el Fadl Kaheti’ye saldırınca Bagrat, Ermeni kralı Gagik’in de yardımıyla Fadl’ı püskürttüğü gibi Şeddadi şehri Şemkir üzerine yürüyerek haraca bağlamıştır. Bagrat, Araplar ve Bizansla dostça ilişkiler kurarken Klarjeti’de egemen olmaya çalışan kuzenleri Sumbat ve Gurgen’in 1010’da yalandan bir toplantı için çağırdığı Tao’da Panaskerti kalesinde hapsedilmelerini sağlamış, çocukları İstanbul’a kaçan kuzenler 2 yıllık esaretin ardından 2010’de ölmüş, Bagrat’ta 2014’de aynı yerde ölmüştür. Bagrat, krallığı döneminde çok sayıda dini yapı inşa ettirmiş olup, Kutaişi’de Bagrat katedrali, Abhazya‘da Bedia katedrali ve Raça’da Nikortsminda katedrali bunların en önemlileridir.
I. Giorgi babasının ölümü üzerine 1014-1027 arasında Abhaz ve Kartli kralı olarak hüküm sürmüş, daha tahta çıktığı yıl babasının 1010’da savaşmadan ele geçirdiği krallığının doğu bölgeleri Kaheti ve Hereti’de isyan çıkmış, 4 yıl önce tacını kaybeden III. Kvirike Kaheti’de yeniden egemen olmayı başarmıştır. Genç kral 1015’de Tao bölgesinde Bizans ile yaşanan bir toprak anlaşmazlığını, Bizans’ın batıda Bulgarlarla uğraşmasından faydalanarak Fatimi halifesi El-Hekim ile ittifak yapıp güç kullanarak çözmeye kalkışmıştır. Bununla birlikte kısa bir süre sonra Bizans’ın Bulgaristan’ı fethi ve El-Hekim’in ölümü Giorgi’nin sonunu hazırlamış, Basil 1021’de Gürcistan üzerine yürüyerek 2 yıllık kanlı bir mücadelenin ardından kralı teslim olmaya zorlamıştır. Giorgi Tao’nun yanı sıra batı vilayetlerinin yönetimini Basil’e devrederken 3 yaşındaki oğlu Bagrat’ı rehine olarak Konstantinopolis’e göndermek zorunda kalmıştır. Giorgi intikam hazırlığı yaparken 16 Ağustos 1027’de Trialeti’de ölmüş, Kutaişi’de bulunan Bagrati katedralinde gömülmüştür. Giorgi, 2 defa evlenmiş Ermeni prensesi Vaspurakanlı Meryem’den Bagrat adlı oğlu ile Guarandukht, Marta ve Kata adlı kızları, Alan şeflerinden birinin kızı olan Alde’den ise Demetre adlı oğlu doğmuştur.
IV. Bagrat, 1027-1072 arasında hüküm sürmüş olup, uzun süren saltanatı boyunca
Bizans ve Selçuklulara karşı Gürcistan’daki egemenliğini korumaya çalışmış, Lorri ve Kaheti’yi tekrar kontrol altına alırken, Tiflis emirliğini de vasal bir devlet haline dönüştürmeyi başarmıştır. Bagrat daha 3 yaşındayken 1022’de babasını yenen Bizans imparatoru II. Basil tarafından rehine olarak alıkonulmuş, Konstantinopolis’te 3 yıl geçiren genç veliaht 1025’de serbest bırakılmıştır. Ülkesine dönen Bagrat tahtta bulunan ağabeyi VIII. Konstantine tarafından geri gönderilmek istenmişse de gönderdiği kurye Bagrat’a ulaşamayınca çocuk Gürcü topraklarına girmiştir. 1027’de Giorgi’nin ölümünden sonra 8 yaşındaki Bagrat tahta geçmeye muvaffak olmuştur. Dul annesi Meryem oğlunun yanına gelerek naipliği kısmen Trialeti dükü IV. Liparit ve Kartli dükü İvane ile paylaşmıştır. Bagrat, tahta çıkar çıkmaz VIII. Konstantine, Ardanuç’u ele geçirmişse de ertesi yıl ölünce ilk hanedan savaşı tehlikesi atlatılmıştır. 1032’da Meryem Bizans imparatoru III. Romanos’u (1028-1034) ziyaret ederek bir barış antlaşması imzalarken oğlu için Bizans sarayından küropolat unvanı almıştır. Meryem, oğluyla evlendirmek için İstanbul’dan Helena adlı bir prensesi de ülkesine götürmüşse de kız kısa süre sonra ölünce Bagrat, Alan prensesi Borena ile evlendirilmiştir. 1033’de bu sefer Bagrat’ın annesi Alda ile Anakopia’da yaşayan üvey kardeşi Demetre tahtın varisi olduğu iddia etmiş annesi II. Romanos’tan oğlu için magistros ünvanı almayı başarmıştır[6]. 1039’da bir Bizans ordusuyla Gürcistan’a giren Demetre Gürcistan’ın en önemli ailelerinden Liparidler tarafından da desteklenmiştir. Demetre’nin 1042’deki ölümünün ardından bile Liparitler Bizans ve Lorri dükü I. David’in desteğiyle Bagrat’a karşı mücadelesine devam etmişlerdir. Selçukluların 1048 Anadolu seferinde IV. Liparid Bizans saflarında savaşırken Pasinler Savaşı’nda Türkler’e esir düşünce fırsatı değerlendiren Bagrat kaybettiği doğu toprakların bir bölünü ele geçirebilmiştir. Liparit ülkesine döndüğünde Bagrat’ı Konstantinopolis’e kaçmaya zorlayarak 1050-1053 tarihleri arasında ülkenin yönetimini fiilen ele geçirmiştir. Gürcü kaynaklarında 1056 yılında Türkler Ermenistan’ın Haştiank bölgesine kalabalık bir orduyla geldiklerini ama yağmalayacak bir şey bulamayınca Ermeni kral İoane tarafından Haldiya ile Lazların yaşadığı yer olarak bahsi geçen Canik’e yönlendirildikleri, Türklerin oralardan büyük ganimetlerle döndükleri kayıtlıdır[7]. Bagrat ülkesine döndüğünde savaş yeniden başlamış, sonunda 1060’da Liparit’in destekleyicileri onu Bagrat’a boyun eğmesi konusunda ikna etmiş dahası bir manastıra kapanmaya zorlamış, böylece Bagrat, Lorri, Kaheti ve Tiflis’te yeniden egemen olabilmiştir.
1060’lı yıllarda Selçuklular Gürcü sınır bölgelerine sızmaya başlayınca Bagrat yeğenini Alp Arslan ile evlendirerek barışı sağlamaya çalışmışsa da tehlikenin büyüklüğü karşısında Bizans ile ittifak yapmış hatta kızı Maria’yı Bizans eş-imparatoru VII. Michael Ducas ile evlendirmiştir. 10 Aralık’ta Alp Arslan Lorri ve Kaheti yöneticilerinin yanı sıra Tiflis emiriyle birlikte Gürcistan’a girmiş Kartli ve Argveti bölgeleri yağmalanmıştır. Selçuklu sultanı Alp Arslan 6 Haziran 1064 tarihinde Ani’yi ele geçirmiş, çok sayıda insanı esir ettikten sonra Gürcistan’a girmiş burada da çok sayıda insanı öldürmüş veya esir aldıktan sonra neredeyse tüm kiliseleri yıkmış ve ancak haraç miktarında anlaştıktan sonra durdurulabilmiştir.
Alp Arslan’ın ülkeden çıkmasının ardından Kartli’yi yeniden kontrolü altına alan Bagrat bu sefer fırsattan yararlanıp ülkeyi yağmalamak için 33 bin adamıyla Gürcistan’a giren Şedadi kralı el-Fadl bin Muhammed’le savaşmışsa da başarı sağlamış, Ağsaratanlı yerel güçler Fadl’ı esir etmeyi başarmıştır. Alp Arslan’ın 1071’de Malazgirt’te Bizans ordusunu dağıtarak Doğu Hristiyanlığında önemli bir gedik açmasından 1 yıl sonra 24 Kasım 1072’de Bagrat ölmüş, cesedi Çkondidi manastırına gömülmüştür. 1071 Malazgirt Savaşı’nın ardından Türkler, Klarceti, -deniz kıyısına dek Şavşet-, Acara, Samtzhe, Kartli, Arguet, Samokalako ve Çkondidi’yi yakıp yağmalamış, din adamlarını öldürmüş ve halkını esir etmiştir.
II. Giorgi, IV. Bagrat ile Alaniyalı Borena’nın oğlu olup, 1072-1089 yılları arasında
hüküm sürmüşse Selçuk akınlarını önlemeyi başaramayınca oğlu IV. David adına tahttan feragat etmek zorunda bırakılmıştır. 1073’de Alp Arslan Kartli’yi, 1076 ve 1079-80’de I. Melik şah Gürcistan’ın büyük bölümünü yıkıp, yağmalamıştır. Gürcü krallığına ilhak olmamak için uzun süredir direnen Kaheti bölgesinin beyi I. Ağsartan ise ülkesini kuşatan Selçuk ordusuna teslim olarak İslam’a sadık kalacağı sözünü vermiştir[8].
Gürcistan’ın içinde bulunduğu kriz ortamının Giorgi’nin kararsız kişiliğiyle daha da derinleşmesi üzerine 1089’da azledilerek yerine 16 yaşındaki enerjik oğlu David geçirilmiştir. IV. David tüm zamanların en başarılı ve en önemli Gürcü kralı olup, 1089-1125 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. Megrel din adamı ve saray danışmanı Çkondidili George tarafından eğitilen David, krallığın yönetimde ciddi reformlar yapmış, feodal lordların yetkilerini kısıtlarken, yönetimi merkezileştirmişir. David, orduyu günün şartlarına göre yeniden organize ettikten sonra ilk iş olarak 1089–1100 arasında gerçekleşen bir dizi kanlı çarpışmanın ardından Selçuklular’ı Kafkasya’dan çıkarmayı başarmış, yıkılıp-yağmalanmış bölgeleri yeniden yerleşime açmıştır. Haçlı seferleri ile uğraşan Selçuklular’a verilen yıllık haracı ödemeyi de kesmiştir. 1101’de Kaheti ve Hereti bölgelerinin savunması açısından stratejik bir konumda olan Zedazeni kalesini fethettikten sonra 3 yıl içerisinde tarihi Gürcistan’ın doğusunu yeniden ilhak etmeyi başarmıştır. 1093’de tahtının en önemli feodal düşmanlarından Liparid Bağavaşi’yi tutuklayarak 1094’de ülkeden kovmuş, Bağavişi’nin oğlu Rati’nin ölümünden sonra da Kldekari beyliğini (saeristavo) ortadan kaldırmıştır. David’in gücü artınca Selçuklular’ın istediği haracı vermemekten öte Bizans sarayının neredeyse imparatora eşit statü olarak sunduğu panhypersebastos[9] unvanını bile reddetmiştir.
Gürcü kaynaklarında 1110 yılında Muhammed Tapar komutasında 200 bin kişilik bir ordu tekrar Gürcistan’a girdiyse de Tao’ya çekilmek zorunda kaldığı, Selçukluların 1116’de Gürcü ve Meşlerden oluşan orduya yenildiği, çok sayıda can kaybının yanı sıra kadınlar, atlar, develer, koyunlar ve tüm mühimmatı Gürcüler tarafından ele geçirildiği belirtilmektedir.[10]
Selçuklulara vergi veren Kaheti’nin ilhakının ardından David kendisini cezalandırmak için üzerine gönderilen bir Selçuklu ordusunu 1105’de Ertzuhi’de mağlup etmeyi başarmıştır. Bununla birlikte oluşturduğu büyük ordu yüzünden Gürcü köylüler çiftlik ve tarlalardan uzak kalınca ülkede tarım ve hayvancılık veriminin düşmesi ciddi sorun haline gelmiştir. Eşlerinden birisi Kıpçak[11] prensesi Guranduht olan IV. David, Selçuklularla mücadele etmek için kaynatasından yardım istemiş, Osetlerle Kıpçakları barıştırdıktan sonra 1118–1120 arasında Kuzey Kafkasya’dan 14 bin Kıpçak aileyi (yaklaşık 40 bin savaşçı) kadın ve çocuklarıyla birlikte Gürcistan topraklarına yerleştirmiştir. David, yavaş yavaş Hristiyanlığı da kabul eden Kıpçaklara at ve silah temin ederek İran, Büyük Ermenistan ve Şirvan seferine seferlerine iştirak etmelerini sağlamıştır.[12] Gürcü kroniklerinde Kıpçakların yerleştirildiği mevkiinin adı belirtilmemişse de Doğu Kafkasya’da Hazar Denizi ile Kür nehri[13] arasında yer alan Şirvan bölgesine yapılacak sefere katılımlarından dolayı bu bölgeye yakın sınırda “iyi yer” tanımından hareketle atlarıyla birlikte barınabilecekleri ovalık ve verimli topraklara yerleştirilmiş olmalıdırlar.[14]
IV. David, Gürcü ve Kıpçaklardan oluşan ordu 1120’de Şirvan’a girerek Kabala[15] kentini almış, Arabia-Licata’da Şiştlanta ve Kurdevan’a[16] dek olan yerleri ele geçirerek ganimet yüklü olarak Gürcistan’a dönmüştür. Aynı yıl Aşorna’da (Aşoran) Türkmen katliamı yapan David, 1121’da Abhazya’ya gidince Selçuklu Sultanı Kür nehrini geçerek kaybettiği toprakları geri almayı denemişse de David geri dönüp, Mart ve Ağustos aylarında yeni zaferler kazanmıştır.
1123’de Sultan Mahmut’un Şirvan’a girmişse de David 50 bin Kıpçakla takviye edilmiş ordusuyla yola çıkınca geri çekilmiş bu arada Aksungur komutasındaki 4 bin Türkmen kılıçtan geçirilmiştir. 1124’de Dmanis, Şaburan, Gassani, Hızaond, Somhet, Gagni, Terunakan, Kavazin, Norberd, Managemni ve Nalincakar kalelerini ele geçirdikten sonra İspir’e girmiş burada bulunan bütün Türkmenleri katletmiştir. David, aynı yıl 20 Ağustos’ta Ani kentine girerek kent emiri Ebu’l-Esvar’ı ailesi ve uşaklarıyla birlikte Abhazya’ya gönderdikten sonra kenti Meş aznavurlarına teslim etmiştir. 1125 yılında ölen kral ölümünden sonra aziz mertebesine yükseltilmiş ve 25 Ocakta adına yortu düzenlemişlerdir.
I. Alâeddin Keykubad (1219-1237) kısa süreliğine Şavşat ve Yusufeli civarında egemen olmuşsa da Moğolların Anadolu işgaliyle dengeler değişmiş, İlhanlı hükümdarı Abaka Han’dan aldığı izinle Artvin’e komşu Ahıska bölgesinde egemen olmuştur. Söylenceye göre Altın Orda hanı Toktamış Han’ın 1385’de Tebriz’i işgal edip halkını kılıçtan geçirmesine öfkelenen Timur 1386-87’de bölgeye gelip Tebriz’e girdikten sonra Toktamış Han’ın Gürcülerle anlaşarak İran’a girdiğinden şüphelenince Gürcistan’a saldırmış, Tiflis’i çetin bir kuşatmanın ardından ele geçirmeyi başarmıştır. Kral V. Bagrat ve eşi Timur’a esir düşmüşse de İslam’a geçmesi durumunda kendisi ve tüm Gürcülerin serbest bırakılacağını öğrenince ihtida etmiş bu sayede tahtını ve eskiden hâkim olduğu yerleri korumayı bilmiştir. Timur’u ülkesinden çıkarmak için ihtida numarası yapan kral 1393’de isyan edince Timur, Tiflis’i yağmalamış, Hristiyan din adamlarını öldürtüp, dini yapıları tahrip etmiş, Kaheti ve Kartli bölgelerinde büyük çaplı katliamlar yaparak merkez ve doğu Gürcistan’ı ekonomik ve siyasi açıdan çökertmiştir[17].
Erzurum valisi Mehmet Paşa 1536’da Gürcistan üzerine bir sefer düzenleyerek Oltu ve Penek kalelerini almış, Atabek Mirza Çubuk’un oğlu IV. Kvarkvare’yi yenerek Osmanlıların Çoruh vadisine yerleşmesinin önünü açmıştır. 1549’da Vezir Ahmet Paşa Tortum ve Peterek kalelerini, 1551’de Erzurum beylerbeyi İskender Paşa Ardahan, Şavşat ve Ardanuç bölgelerini alarak tarihi Tao-Klarjeti bölgesini Osmanlı topraklarına katmış, Livana Sancağı kurulmuştur. Bununla birlikte bir süre sonra başlayan Osmanlı-İran savaşları sırasında bölge birkaç kez el değiştirmiş son olarak Lala Mustafa Paşa 1578’de İranlıları Çıldır’da mağlup ettikten sonra 5 Ağustos’ta Ardahan[18], 10 Ağustos’ta Çıldır, 24 Ağustos’ta ise Tiflis’e girerek bölgedeki yerel beylerin hükmüne son verilmiş, Hopa ve Borçka Trabzon’a Artvin, Ardanuç, Şavşat ve Yusufeli yeni kurulan Çıldır Eyaleti’ne bağlanmıştır. Paşa sancağı zaman zaman Çıldır veya Ahıska olan eyaletin sınırları 21 Mart 1591’de İran ile imzalanan İstanbul Antlaşması ile en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Çıldır eyaletinin güney kesimi 26 Eylül 1618’de Serav Antlaşması ile İran’a bırakılınca küçülüp Ahıska Paşalığı adını alan bölgede[19] 1625’de Samtshe Saatabago hükümdarı Beka’nın İslam’a geçmesinin ardından 18. yüzyıla dek bölgedeki pek çok Gürcü beyi ve köylüsü efendilerini izleyerek Müslüman olmuştur[20].
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
[1] Detaylı bilgi için Bkz. Rize, Kafkasya’da İslam Orduları
[2] Suny, 1994: 29-30
[3] Toumanoff, 1967: 488-490
[4] Toumanoff, 1967: 490-493
[5] Eastmond, 1998: 224-226
[6] Alemany, 2000: 222
[7] Gürcistan Tarihi, 2003: 286
[8] Lordkipanidze ve Hewitt, 1987: 76-78
[9] Yunanca πανυπερσέβαστο “her şeyin üzerinde kutsal”. I. Aleksios döneminde imparator ailesine yakın aristokratlara verilen unvandır.
[10] Gürcistan Tarihi, 2003: 316-17
[11] Gürcü kaynaklarında “Kivçaki”. Kıpçaklar (Peçenekler) Kırım yarımadasından Kuzey Kafkasya hatta Hazar kıyılarına dek yayılan topraklarda yayılan Türkçe konuşan atlı göçebelerdir.
[12] Ermeni kronolojisi de 40 bin rakamını doğrularken Urfalı Mateos Gürcü ordusuna katılan kuzeyli savaşçıların sayısını 15 bin Kıpçak ve 500 Alan ve bir miktar Frenk olarak kaydetmiştir (Gürcistan Tarihi, 2003: 320)
[13] Kür çayının kayıtlı en eski adı Yunanca Kyrus’tur. Gürcüce Mtkvari (მტკვარი)
[14] Konu hakkındaki kayıtlar yukarıda açıklananlardan ibaret olduğu halde, ilave kaynak gösterilmeden bu savaşçıların Doğu Karadeniz’e ya da -muhtemelen Azerbaycan Şiraz ile Siirt’e bağlı Şiraz ile karıştırarak- Doğu Anadolu’ya yerleştikleri iddia edilmiştir (İnan, 2003: 72; Bostan, 2002: 2; Cöhce, 1988: 477-484)
[15] Ermenice Kapakağak. Kabala rayonu Kuzey Azerbaycan’da Rusya ile sınır bölgesinde yer almaktadır.
[16] Ardanuç civarındaki Kürdevan dağları Gürcü krallığının batı sınırıdır.
[17] Brosset, 1849: 654, 657, 659
[18] Osmanlı kaynaklarında Ardahan Kalesi “Dehan-ı Gürcistan” (Gürcistan ağzı) olarak kayıtlıdır.
[19] Ahıska Paşalığı 1694 tarihli Defter-i Caba’ya göre Ahıska, Ahılkelek, çıldır, Poshov, Aspinza, Hertvis, Ardanuç, Oltu, Livane, Perterek, Şavşat, Panak, Mamervan, Ardahan-ı Büzürg, Ardahan-ı Küçük, Cacarak, Altun Kala, Oshe, Acara-yı Ulya ve Acara-yı Süfla sancaklarından oluşmaktaydı.
[20] Çiloğlu, 1993: 78